Hayatın içinde hayatla varolabilmenin dayanılmaz hafifliği

Herşeye yeniden başlıyorum sanırım...........

31 Aralık 2009

İstanbulda yılbaşı

İlk gençlik yıllarımda üniversitede yılbaşı için partiler olurdu onlara giderdik aradan yıllar geçti artık hayatta hiçbirşey tat vermemeye başladı bize bizde yılbaşı eğlencelerinden uzaklaşır olduk ...Yaşlandıkmı?? değil yaşlılık değil ..opelde çalışacağım patronum olacak vatandaş görüşmek istemiş benimle çıkarttılar beni yanına kaç yaşındasın diye sordu yaşımı söyledim dediki bana bak senle aynı yaştayız ama ben senden genç duruyorum ...Baktım adama hakkatende benim yanımda çok çıtır duruyordu ..dedimki hayat her insana aynı güzellikte davranmıyor biz erken olgunlaşmakla görevlendirildik ...Adam yüzüme baktı gülümsedi biliyormusun dedi ben hem kalp hem şeker hastasıyım ...Ben şükürler olsun yaradanıma ne kalp hastasıydım nede şeker şimdilerdede kronik sinirsel baş ağrılarından başka şükürler olsunki hastalığım yok .sinirsel diyince insan çok fazla sabırlı olunca içine bazı şeyleri atmak durumunda kalıyor hele serde birde delikanlılık var birazda ağır abilik varya mecburen atıyorsun içine oda sinir yapıyor ...
     Mevzuudan uzaklaştık evet üniversitede verirdik partiler eğlenirdik sonradan ne oldu yıllardır İstanbulda yaşıyorum bir defacık olsun Taksimde yılbaşı kutlamasına katılmadım bir defacık olsun İstanbulda yılbaşı kutlaması yapamadım haa birde hiç o akşam kırmızı don giymedim :-) eksikliğinide duymadım ya neyse....millet bugün ne yapacak acaba taksimde kaç kızın bekaretine kıyılacak veya yeniyılda kaç kişi hayalleri yıkılmış bir şekilde 1 ocak sabahı kalkacak...Benim ne yapacağım belli planım hazır iki aşamalı her ikisindede başarı şansım yüksek a ve b planlarım hazır gereken çalışma ve altyapı tamamlanmak üzere ...Benim birine vayyy mutlu yıllar diyip öpeceğimi düşünmeyin benim planlar geleceğe yatırım mahiyetinde ama her iki şekildede ben kazanacağım tıpkı daha önce olduğu gibi..şimdiden dişlerim uzadımı ne :-))) neyse şimdiden tüm insanlara ve insanlığa mutlu yıllar ....

30 Aralık 2009

konuşma kayıtları

Merhaba

bir konuşma kaydını olduğu gibi sunuyorum yorum okuyanlara ait....
(telefondaki konuşma (kız):ben zibididen vazgeçiyorum
erkek:hadi ya nasıl yani
kız:akşam konuşuruz telefonda anlatamam
erkek:peki
(akşam olur buluşurlar erkek sinirlidir daha önceki kızın yaptığı dehşetengiz dengesiz hareketlere ama kızı sevmektedir yinede )
kız:sen hep konuşurdun ne oldu bugün suskunsun
erkek:bana anlatacakların vardır diye susuyorum....
kızdan böyle bir ulan yine sıkıştık ne desem tribalinde bir tavırla ya ben şey tarzı erkek anlıyor mevzuuyu kendide zamanında buna benzer şeyleri karşı cinsine yaşatmış ..fakat yinede vazgeçmiyor baskıya devam bir şekilde vazgeçirtmeli kızı o zibididen çünkü kız üzülüyor zibidinin kıza tavırları iyi değil sevecen değil kız bir milyon verip yarım tane almaya razı iken bizim zibidi onu bile vermiyor buna erkek lügatında özür diliyorum okuyanlardan ''götü kalkmış'' denir ve biz onuruyla yaşamaya çalışan erkekler maalesef kendi cinsimiz olan aslında ERKEK kelimesini haketmeyen bu tarz kişiliksizlik örneklerinden nefret ederiz...Düşünüyor erkek kendi içinde hesaplaşmalar yapıyor kendiside bir zamanlar böylemiydi özeleştrisini yapıyor içinde buna benzer tavırları vardı ama bu üniversite yıllarında daha henüz yirmili yaşların başında iken yaptığı şeylerdi...zibidiyi düşünüyor otuzaltı yaşında aklında kararını veriyor bu tribalist tipe kızı kaptırmayacaktır kızın daha fazla üzülmesine gönlü razı değildir o düşüncelerle boğuşurken kızdan şöyle bir soru gelir
kız:kaç doğumlusun
erkek:söyler yaşını
kız:erken doğmuşsun der gözleri dalgındır
erkeğin kayışı kopmuştur o andan itibaren nefesini toplar hayatında yapmadığı birşeyi yapmaya karar verir tabiri caizse ''kıza yalvaracaktır''herşeyi dener erkek ortada anlamadığı bir inat vardır aslında bunun adına inat dememek lazım anlaşılamayan bir durum...yürürler sahil boyu kolkola erkeğin beyni yaşanan bu ironinin altyapısında yaşanan gerçeğin ne olduğunu çözmekle uğraşıyordur beyninde vazgeçmeyecektir kendi kendine düşünür ''ey be koca adam yıllarını verdin bu hayata yıllarını insanlara verdin hayatında bir defacık olsun kaybetmedin ne istediysen aldın ve bunu başkaları gibi birinin veya birşeyin altını oyarak değil dürüstlüğün saygın onurun kişiliğinle aldın eğer bu davayı kazanacaksan yine insana ait insanca davranarak kazanırsın''
Şimdi kızdan ayrılma zamanıydı artık ona veda etmeliydi vedalaştılar evine döndü ılık duş yeşil rahatlatıcı çaylar olmadı uzun gece onu bekliyordu girdi yatağına başladı düşünmeye ilk soru şuydu:neden lan salak bu kadar uğraşıyorsun amacın ne ?kıza aşıkmısın? soruları soran beyin cevaplarıda kendi veriyordu ''kız artık zamanımızda kalan nadir iyi niyetli kızlardandı aşıkmıydı kıza ''hayır'' ama artık hissetmeyi unuttuğu birtakım duygular içindeydi bunları tarttı bir ara sigara içmeye kalktı saati 06,20 yi göstermekteydi tam beyninde herşeyi çözmüştü ki imamın Allahu ekber sesini duydu .Yaradanına şükür etmek için kalktı abdest aldı namaz kıldı bugünleri veren Allahına şükür etti her nekada duası esnasında kız içinde bişeyler dilemek içinden geçtiysede utandı birazda ama yinede istedi yaradandan çünkü kendi niyeti temizdi kötü değildi istedi biraz gözleri dolsada olsundu nasılsa karşısında sadace yaradanı vardı.Amin

Biraz uzun oldu okurken sıkılmalar olabilir ama hikaye uzun ne yapayım ..Alışınız devamı var başka zamana kısmetse yazacağım ayrıca hikayedeki kişilerle ve kurumlarla yakından alakam yoktur yaşananı dinledim anlattım sevgiyle saygıyla

29 Aralık 2009

Kadınlar kendini ne zanneder

Hayatım boyunca insanların psikolojini düzeltmek için uğraştım bu konuda dünya üzerinde çözemediğim sorun kalmadı kadınlar hariç(sigmund freud)...Adamın tekinin söylediği bu sözü düşünüyorumda nedir bu kadın milleti ???Doğan Cüceloğlu kadınları şöyle anlatıyor''Bir erkeğin günde kurduğu cümle sayısı 2000 dir bir kadının günde kullandığı cümle sayısı ise 4000 cümledir.Erkek akşama kadar 2000 cümlenin 1998 tanesini kullanır kadının ise kullanmadığı 4000 cümlesi vardır.Erkek eve gelir son kalan 2 cümlesi ben geldim ve yemek hazırmı dır oysa kadının tırnakları uzamış ve 4000 cümlesi vardır başlar kullanmaya iş te boşanmaların çoğunluğu bu 4000 kelimenin kullanımı sırasında erkek tarafından anlaşılmaz beşbenzemez mantık dışı tavırlardan sonra çıkar ...şimdi bu nadide millete baktığımızda biz bunlarsız yaşayamıyoruz ama şöyle düşünelim gecenin 03,00nda hastalandık arayacağımız bayan bir arkadaş hiçbir zaman olmamıştır hep kendi cinsimizden ararız çünkü o kadındır gelemez ailesi izin vermez onlar verse bizim cinsten sapıklar gecenin o saatinde sokaktaki kadına vayyy iş lan bu diyip sarkar hatta tecavüz bile eder ...peki biz neden bu nadide millete bu kadar tutkunuz ???bizim atamız bu millet yüzünden rusyayı bağışlamadımı veyahut koca göktürk devleti 150 cm lik bir çinli kadın yüzünden yıkılmadımı ???bu kadar olumsuzluğa rağmen neden biz bunlara köpek olmuş durumdayız????ben söyleyeyim gazetelerde boy boy bunların hafif giyinik modellerinden var...bütün şiirlerde onlar var ...yazılar onlar için moda onlar için seks denilen olguyu eyleme ancak onlarla geçirebiliyoruz..şimdi Levent sen homoseksüelmisin diyeceksiniz değilim asla değilim tercihlerim maalesef ama maalesef diyorum o nadide cinsten yana ...aslında sorunun kaynağındaki hikaye şu (uzun araştırmalarım sonucunda ulaştım bu bilgiye) bence ilk çağlarda ateşin bulunmasından önce ilk erkekler hava soğuduğunda üşümemek için yanındakine sokulmuşlar ve işte o an ısınmanında verdiği keyifle yanındaki kadına sarkmış ve onların bilmem nerelerinin kalkmasına sebep olmuş ve tarih boyunca bu böyle gelmiştir....Peki bundan sonrasında ne yapılacak tv lerde boy boy sevişgen sahneli diziler içinde yarı çıplak kadınların olduğu videoclipler varken aslında yapılacak tekşey hayatı onursuzca yaşayıp öbür dünyadan medet ummak....saygılarımla

22 Aralık 2009

MUTLULUĞUN REÇETESİ



Ernie J. Zelinski, mükemmel bir yazar. Hayata bakış tarzından etkilenmemek mümkün değil.Bay Zelinski bilge kişilerin çağlar boyunca söylediklerinden yararlanıp bir mutluluk reçetesi oluşturmuş. Bana sorarsanız mutluluk için bugüne kadar yazılmış en iyi reçete budur! Bu reçeteyi mutlaka bir kenara not edin. Kesip saklayın. Mümkünse eşe, dosta, sevgiliye, arkadaşa fakslayın. E-postalar, cep mesajlar ile yollayın!Daha da önemlisi mutlaka uygulayın...
İŞTE REÇETENİZ
1-Doyum sağlayacak kadar bir amaç.
2- Geçinebilecek kadar bir iş
3- Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik
4- İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl
5- Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat
6- Kendini sevecek kadar özsaygı
7- Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu
8- Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret
9- Sorunları çözecek kadar yaratıcılık
10- Her an gülecek kadar mizah duygusu
11-ıyi bir yarını bekleyecek kadar umut
12- Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar bir sağlık
13- Sahip oldukların için şükran duygusu
SON İLAÇ ÇOK ÖNEMLİSiz bu reçetedeki 13 ilaçtan hangisini beğendiniz bilmiyorum ama benim favorim sonuncu: “Sahip olduğunuz şeyler için şükran duymak”.“şükran duygusu” her eczanede bulabileceğiniz ucuz, etkili ve güçlü bir moleküldür. En az bin yıldır güvenle kullanılıyor. Her seferinde de yüzde yüz sonuç veriyor.Sahip olduğunuz her şeyi kaybettiğinizi, sonra da bulduğunuzu düşünün. Nasıl da mutlu olurdunuz. Sahip olduğunuz şeylerin, sağlığınızın, eşinizin, çocuklarınızın, arkadaşlarınızın ve dostlarınızın değerini bilmek... Kendinize, bilginizi, yeteneklerinizi ve kendinizi sevme fırsatını vermek... Mutluluğun peşine düşmek yerine, biraz da onun sizi bulmasını beklemek, kısacası bulduğunuz ve olduğunuzla yetinmek bu ilacın en önemli faydalarıdır.Reçetenin etkinliği artırmanın diğer yollarını ise Mark Twain yazmış: “Palamarı fırlatıp at. Güvenli limanlardan uzaklaş. Bırak alize yelkenleri şişirsin. Araştır, düşle ve keşfet”.

Yeri göğü yakan adama inat


Merhaba ..uzun zamandır yazmamıştım ..geçenlerde iş arkadaşımın ismini google'de aratınca onunda bir blog sayfası olduğunu öğrendim(sanki çok önemli bir işmiş gibi blog sayfası oluşturmak)ve daldım yazılarına ...bir ara tabir doğru Gülmekten yarıldım ..meğer arkadaşım ne cevval atakan bir blog kurduymuş...

zaten konu başlığı ona ithafen ''Yeri göğü yakan adam'' sevgili kardeşim Mehir sen dünyayı yakan adamsın ama dikkat et karşında itfaiyeci Levent var....:-) sevgiler saygılar....